9 Ağustos 2012 Perşembe

MALÜLLÜK SİGORTASI

Malüllük hali, günümüzün sosyal güvenlik sistemleri içinde korunan önemli bir sosyal risktir. Malüllük, çalışma gücünün kısmen veya tamamen kaybedilmesi demektir. Anılan nedenle, SÜREKLİ İŞ GÖREMEZLİK doğurur.
Malüllük sigortası, malül sayılan yani çalışabilir durumda olmadığı saptanan sigortalıya bu durumu devam ettiği sürece yardımlar sağlar.
Türkiye’de diğer sigorta kolları ile birlikte 506 sayılı SSK içinde son biçimini almıştır.
 Yararlanma Şartları
1.      Çalışma gücünün kısmen ya da tamamen yitirilmesi( Sakatlığın meydana gelmesinde sigortalının kusurlu olup olmadığı önemli değildir).

506 Sayılı Kanunun 53. Maddesi gereği 3 tür sakatlık hali vardır:

1.1.Sebebi Ne Olursa Olsun Çalışma Gücünün En Az 2/3 ünün Kaybı
1.2.Sebebi İş Kazası veya Meslek Hastalığı Olduğu Takdirde Meslekte Kazanma Gücünün en az %60 ının Yitirilmiş Olması
1.3.Çalışma Gücünün en az 2/3’ünü yitirmemekle birlikte SSK.md.34 Gereği Yapılan Tedavi Sonunda Kurum Sağlık Tesisleri Sağlık Kurullarınca Düzenlenecek Raporlarda Çalışabilir Durumda Olmadığının Tespit Edilmesi

2.      Belli Bir Süre Sigortalı Olma.

2.1.Toplamda 1800 gün veya beş yıldan beri sigortalı bulunmak
2.2.Bu süre içinde sigortalının malül sayılmasını gerektirecek başkaca bir kaza veya hastalığa uğramamış olması

3.      Sigortalının Belli Süre Prim Ödemiş Olması

3.1.Sigortalılık süresinin her yılı için ortalama 180 gün veya sigortalılık süresince toplam olarak 1800 gün malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi de ödemiş olması gerekmektedir.

4.      Kuruma Başvurma

4.1.Kuruma yazılı olarak dilekçe ile başvurulması gerekmektedir.
4.2  Sigortalı istekte bulunmadıkça Kurumun onu kendiliğinden sakatlık nedeniyle emekliye ayırma yetkisi yoktur.
4.3  Yazılı talep tarihinden itibaren aylık bağlanır.

5.      Sigortalının İşten Ayrılmış Olması

Yukarıda belirtmiş olduğum 5 şartın taşıması halinde malüllük sigortasından faydalanabilirsiniz.

Saygılarımla,
Av. Z. Tuğçe AVŞAR

2 yorum:

  1. Öncelikle ellerine sağlık !!

    Terör dediğinin etnik kimliği de yok dini imanı da, milliyeti de...Ama şu da bir kesin ki çok müthiş bir zekanın ürünü..

    Öyle bir zeka ki bu ; çok değil 90 yıl kadar önce yan yana , omuz omuza , aynı safta aynı amaç uğruna savaşan 2 askerin torunlarını birbirine düşürdü...

    Öyle bir zeka ki , silahı nifak tohumu...Ona sadece oturup izlemek düşüyor..

    Biz çarpışaduralım,,,

    Eminim kim kime neden ve ne zamandan beri düşman bilmiyordur !!

    M.Kıtay

    YanıtlaSil
  2. Geçmişin bilinmeyen nedenleri sebebiyle düşman yaratılmış olmak esasen çözülebilirdi, 'kardeş' olmaya devam edebilirdik. Fakat, yaşı 25'i geçmeyen gençler artık o kadar nefret dolu söylemlerde bulunuyor ki bunlar demek ki geçmiş esasen geçmemiş, hiç geçmiş değilmiş dedirtiyor.
    Umarım birbirimizi anladığımızda çok daha geç olmaz.
    Sevgiler,
    Av. Z. Tuğçe Avşar

    YanıtlaSil