Ekonomik
kriz nedeni fesihler İş Kanunu’nun 18. Maddesine göre işyerinin veya işin
gereklerinden kaynaklanan bir nedendir. İşletmenin, işyerinin ve işin
gereklerinden, kısaca işletme gereklerinden kaynaklanan geçerli sebepler; ister
işletme dışından, isterse de işletme içinden kaynaklanmış olsunlar, her halukarda işverenin iradi bir kararına ihtiyaç duymaktadır. İşveren tarafından
alınan bu karar hakkında mahkemece almış olduğunuz bu karar ile feshin zorunlu olup olmadığı ve işverenlerin
hakkını kötüye kullanıp kullanılmadığı önem arz etmektedir.Başka bir deyişle alınan işletmesel kararın fesih için
geçerli bir sebep oluşturup oluşturmadığı yargı tarafından denetlenecektir.
İş
güvencesi sistemimiz; İş Kanunun 20. m. hükmü uyarınca, ispat yükümlülüğünü,
hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak kadar açık olarak işverene vermiş olduğundan
yapılan feshin geçerli bir sebebe dayandığını şirketiniz ispat ile yükümlüdür.
İşveren, almış olduğu feshe konu işletmesel kararıyla ilgili olarak, sadece
kararının dayanağının varlığını değil, bu kararın feshi zorunlu kıldığını da
ispatla yükümlü bulunmaktadır. İşletmesel kararın sonucunda, hangi işlerin ve buna bağlı olarak da hangi
işçilerin veya işgücünün işyerindeki organizasyonunun ne derecede etkileneceği
hususu, muhakkak ki ispata muhtaç olup, sadece bu nedenle dahi, söz konusu
işveren kararının yargı denetiminden geçirilmesi gerekmektedir.
Yargıtay, işverenin ispat
yükünü yerine getirmesi konusunda geliştirdiği kıstaslarla işçiyi korumaktadır.
Bu kıstaslar şöyle açıklanabilir: Bir işletmesel kararın keyfi olduğunu ispat
yükü işçiye ait olmakla birlikte, önce işveren, işletmesel kararın içerik ve
sonuçlarını, neden ve nasıl somut olaydaki işçinin çalışmasının lüzumsuz hale
geldiğini tüm ayrıntıları ile açıklamakla yükümlüdür. Bu
yükümlülük, işçinin keyfilik iddiasını ileri sürebilmesi ve mahkemenin keyfilik
denetimini yapabilmesi için gereklidir. İşveren, bu yükümlülüğünü yerine
getiremezse, yani işletmesel kararın nasıl uygulandığını ve işçinin çalışmasına
engel teşkil eden sonuçlarını tüm açıklığı ile ortaya koyamazsa, zaten keyfilik
denetimine geçilmez, işçinin bir şey ispatlamasına gerek kalmaz ve feshin
geçerli bir sebebi olmadığı kabul edilir. Bunun yanında federal mahkeme son
yıllarda keyfilik denetimi kapsamında işletmesel kararın uygulanabilirliğini de
denetlemektedir. Uygulanabilirlikten kasıt, işletmesel karara bazı objektif
sınırlamalar getirilmesidir. İşletmesel karar, yasalara, toplu iş sözleşmesine,
hizmet akitlerine ve bunların yanında işyerinde görülen işin gereklerine uygun
olmak zorundadır. Örneğin, bir işverenin sırf personel giderlerinden tasarruf
amaçlı, daha az işçiye daha çok iş gördürmek şeklinde bir karar alması da
mümkündür. Fakat bu durumda işveren, işyerinde kalan ve kendilerinden daha
fazla iş görmeleri beklenen işçilerin, yasa, hizmet akitleri ve toplu iş
sözleşmesi uyarınca belirlenen çalışma koşulları ve işin niteliği dikkate
alındığında gerçekten objektif olarak daha fazla işi üstlenebilecek durumda
olduklarını ispatlamalıdır.
Yargı
tarafından yapılacak olan tutarlılık denetiminde, feshe sebep olan kararın,
süreklilik içerip içermediği de öncelikle gözetilmek zorundadır. Şirketinizce
alınan işletmesel karardan çok kısa süre sonra çalışanların iş akitlerinin
feshedilmesi yargı tarafından yapılacak olan tutarlılık denetimine ters
düşebilecektir. Bu durumda bu durumun makul olduğuna dair bilgi ve belgenin
dosyaya sunulması gerekmektedir.
İşletme
gerekleri nedeniyle işgücü fazlasının meydana geldiğini ileri süren işverenin,
fesihten kaçınmak için yaptıklarıyla beraber, bu iddiasını ispatlamakla yükümlü
olduğu; krize bağlı olarak ortaya çıkan işgücü fazlalığının ispatlanması
gerektiği; yine işin ve işyerinin gereklerinden dolayı feshe başvurduğunu ileri
süren işverenin bu iddiasını ispatlamakla yükümlü bulunduğu; işçinin iş akdini
ekonomik nedenle feshettiği anlaşılan işverenin, bu hususu delil ve belge
yoluyla ispatlaması gerektiği hususları, Yargıtay kararlarında istikrarlı bir
şekilde yer almıştır.
Örneğin; ülkede tüm gıda sektörü ekonomik krizden
etkilensin, gıda ürünleri satışlarında ciddi azalmalar yaşansın. Bu sırada bir gıda işvereni, bir grup işçiye fesih bildiriminde bulunsun. Burada ekonomik
krizin geçerli sebep olup olmadığını aşamalar ve olasılıklara göre şöyle
denetleyebiliriz: Gıda sektörünün genelinde durumun ne olduğu, o işletmenin somut olarak kriziden nasıl ve ne
ölçüde etkilediğidir. Eğer iç piyasaya yönelik üretimi sınırlı
olan, ağırlıklı olarak yurtdışı nda belirli bir ortağa yönelik üretim yapan bir
işletme ise, krizden hiç veya sadece cüzi olarak etkilenmiş olması mümkündür.
İşveren bunun aksini ispatlayabilir. Ama ispatlayamazsa geçerli bir sebepten
söz edilemez.
İşverenden,
fesihten önce ücretsiz izin uygulaması başlatmak, fazla çalışmaları kaldırmak, işçinin rızası ile çalışma süresinin
kısaltılması ve bunun için mümkün olduğu ölçüde esnek çalışma şekillerinin
getirilmesi, işi zamana yayarak, işçileri başka işlerde çalıştırma yollarını
arayarak, işçiyi yeniden eğiterek sorunu aşması gibi uygulamalar başlatması FESHİN SON ÇARE OLMASI İLKESİNİN tezahürü olacaktır.
Türk Yargı Sisteminde ekonomik kriz nedeniyle iş akdinin feshedildiği hallere yeterince itibar edilmemekte, somut ve gerçekçi delil, emare veya ekonomik bunalım/kriz içinde bulunan bir ülke veya işverenlik aramaktadır. Aksi hallere dayanan somut vakıalardaki fesih nedeni geçerli bir neden olarak kabul edilmemektedir.
Saygılarımla,
Av. Zinnet Tuğçe AVŞAR
Av. Zinnet Tuğçe AVŞAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder