İkale Yoluyla İş Akdinin Feshi 4857 sayılı
İş Kanunu ile düzenlenmiş değildir, konuya ilişkin açıklamalar İş Kanunumuzda yer almamaktadır,
fakat bir sözleşme olması dolayısıyla icap ve kabulün gerçekleşip
gerçekleşmediği, şekli, yapılması, kapsam ve geçerliliği Borçlar Hukukunun
genel ilkelerine tabidir. Sözleşme serbestisi ilkesi gereği sözleşmelerde
tarafların sözleşme akdetme özgürlüklerinin bulunması gibi yine aynı şekilde
tarafların sözleşmeyi sona erdirme özgürlükleri de bulunmaktadır.
Bu bağlamda, iş sözleşmesinin tarafları
olan işçi ve işveren iş sözleşmesiyle içine girdikleri iş ilişkisini yine
sözleşme düzenleyerek sona erdirebilirler. İşte bu ortadan kaldırma işlemine,
işçi ve işverenin karşılıklı anlaşması ile iş sözleşmesini ister belirli süreli
isterse belirsiz süreli olsun her zaman sona erdirebilmesine İKALE
SÖZLEŞMESİ denir. Belirli süreli sözleşmede sürenin bitiminden önce,
belirsiz süreli sözleşmede de herhangi bir bildirime gerek kalmaksızın sözleşme
tarafların karşılıklı anlaşması ile son bulur.
İkale yoluyla sona erdirme sonucunda
sözleşme şartlarına göre tek taraflı fesihlerde ortaya çıkan (tazminat, işe
iade, işçilik alacağı vb.) sonuçların ortaya çıkmamasıdır.
Başka bir deyişle, ikale sözleşmesi ile her
koşulda tazminat hakkının ortadan kalkmayacağıdır. Taraflar bu konuda da
anlaşarak bozma sonucunda tazminat öngörebilirler.
Bu bir sözleşmeyi bozma eylemi olarak kabul edilemez. Çünkü bozma
(fesih) tek yanlı bir irade bildirimi ile sözleşmeyi sona erdiren bozucu
yenilik doğuran bir haktır. Oysaki tarafların anlaşarak sözleşmeyi ortadan
kaldırmaları karşılıklı ve uygun iki irade bildiriminin birleşmesi ile oluşan
hukuksal bir olgudur. Bu nedenle bozma (fesih) ile oluşan sonuçlar ikalede
geçerli olmaz. Başka bir deyişle ödenceler iş güvencesi gibi kavramlar, bu
hukuksal olguda uygulanmayacaktır. Ancak taraflar, anlaşarak herhangi bir
ödence koyabilirler. (İnce Ergun, İş Hukuku, s.313)
Bunun yanında işçinin anlaşma sonucu
yapılan sona erdirmenin ardından işe iade davası açması da olasıdır. Zira,
hiçbir sözleşme ile kimsenin dava açma hakkı elinde alınamaz. Anılan nedenle,
ikale sözleşmelerinde işçinin işe iade davası açma hakkından feragat ettiğine
ilişkin bir hüküm geçerli değildir. Bu nedenlerle işveren sözleşmenin ikale
yoluyla sona erdirildiğini, işçinin hak ettiği haklarını ifa ettiğini ayrıca
somut ve net argümanlarla kanıtlayabilmelidir. Fakat, kanaatimce işçinin rızası
ve hukuki işlemiyle iş akdinin sona erdirilmesinde işçi işverenin tek taraflı
iradesiyle işten çıkarılmadığından işe iade davası açma hakkı bulunmamalıdır.
İkale sözleşmesi ile tazminat
kararlaştırılmamış ise tarafların tazminat isteme hakkı da bulunmamaktadır.
Anlaşmalı bir sona erdirme söz konusu
olduğunda her şeyden önce iş sözleşmesini sona erdirme hakkının kötüye
kullanılıp kullanılmadığının saptanması ve işverenin bazı yükümlülüklerinden
kaçma niyetinin bulunup bulunmadığının araştırılması önem arz etmektedir. Her
halde ikale sözleşmelerinin geçerliliği için irade denetimi dışından işçinin
MAKUL YARARININ bulunması gerektiği araştırması da yapılmaktadır.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2007/31287 E.
Sayılı kararı uyarınca;
“Bozma
sözleşmesinin şekli, yapılması, kapsam ve geçerliliği Borçlar Kanunu
hükümlerine göre saptanacaktır. Buna karşılık iş sözleşmesi nin bozma
sözleşmesi yoluyla sona erdirilmesinde, işçi yararına yorum ilkesi göz önünde
bulundurulacaktır. Bozma sözleşmesi yoluyla iş sözleşmesi sona eren işçi, iş
güvencesinden yoksun kaldığı gibi, kural olarak feshe bağlı haklar olan ihbar
kıdem tazminatlarına da hak kazanamayacak, işsizlik sigortasından da
yararlanamayacaktır. Bütün bu hususlar, İş Hukukunda hakim olan ibranamenin dar
yorumu ilkesi gibi, hatta daha da ötesinde, ikale sözleşmesinin geçerliliği
noktasında işçi lehine değerlendirmenin gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu
itibarla irade fesadı denetimi dışında tarafların bozma sözleşmesi yapması
konusunda makul yararının olup olmadığının da irdelenmesi gerekir. Makul yarar
ölçütü, bozma sözleşmesi yapma konusunda icabın işçiden gelmesi ile işverenden
gelmesi ve somut olayın özellikleri dikkate alınarak ele alınmalıdır.” Denmektedir.
Zira, taraf iradelerinin uyuştuğu görünümü
altında taraf iradelerinden birinin sakat olması durumu söz konusu olabilir.
Genellikle işçiler tarafından ortaya atılan bu iddia çerçevesinde anlaşmanın
yapıldığı anda imzaya işverenin zorladığı, hatayla imzalandığı veya işveren
tarafından yanıltıldığı ileri sürülebilmektedir. Bu hususun ispatı iddia edene
ait olmak üzere genel hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği açıktır. Ancak,
yine İş Hukukunun koruyucu düzenlemeleri çerçevesinde irade sakatlığı
iddialarının oldukça ciddiye alındığı görülmektedir.( Öcal Kemal Evren, İşverenin El Kitabı, sy.85)
Yargıtay 9.
Hukuk Dairesi’nin 2009/18891 E. Sayılı kararı uyarınca;
“Davacı
işçi, iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan işverence feshedildiğini ileri
sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Davacı özel nedenlerle işten ayrılmak istediğine dair işverene dilekçe ibraz
etmiştir. İKALEDEN SÖZ EDEBİLMEK İÇİN SÖZLEŞMENİN SERBEST İRADE ÜRÜNÜ OLMASI
GEREKİR. Davacı işçi, imzaya itiraz etmemiş ancak iradesinin sakatlandığını
belirtmiştir. Taraflarca delil listesi sunulmuşsa da mahkemece tarafların delil
listesinde belirttikleri deliller toplanmadan karar verilmiştir. Delillerin
toplanması gerekir.”
Denmektedir.
Sonuç olarak, ikale yoluyla sona erdirme sonucunda
sözleşme şartlarına göre tek taraflı fesihlerde ortaya çıkan (tazminat, işe
iade, işçilik alacağı vb.) sonuçların ortaya çıkmaz, fakat ikale sözleşmesi ile
her koşulda tazminat hakkı da ortadan kalkmaz. Taraflar bu konuda da anlaşarak
bozma sonucunda tazminat veya ek tazminat öngörebilirler.
Saygılarımla,
Av. Z. Tuğçe AVŞAR
Saygılarımla,
Av. Z. Tuğçe AVŞAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder